Zira, bu konuyu Ermenistan-Azerbaycan sorunu açısından yeniden gözden geçirilmesi gerekmektedir. Çünkü "Karabağ meselesi" de Ermeni meselesinin bir parçası olarak kabul edilmelidir. "Ermeni meselesi"yse Doğu meselesinin bir parçasıdır. XIX yüzyılın sonları ve XX yüzyılın başlarında bu konuyla ilgili bir hayli eserler yazılmıştır. Tarihçi V. Gurko-Kryajin`in 1926 yılında basılmış Büyük Sovyet Ansiklopedisi`nde yayınlanan makalesi de bu eserler sırasına aittir. O, makalenin sonunda umutlu olduğunu belirterek yazıyordu: "... Ermeni mültecileri arasında en vicdanlılarının kendilerinin önceki huylarından vazgeçerek değişeceklerini ve geçmişten el çekerek, suçlarını boyunlarına alarak Vatana döneceklerine inanıyorum. Sovyet ihtilalinden sonra Taşnaksütyun tam ölüme mahkumdur". Fakat tarih bilimcisi yanılmıştı.
Bu nedenle öncelikle bu makaleyi sunuyoruz. Sonraki aşamalarda "Ermeni meselesine" ait malzemelerin özetleri, yeni olgu ve tarihi belgeler temelinde analizi öngörülmektedir.
Ermeni meselesi - Doğu meselesi diye nitelendirilen meselenin bir parçasıdır ve bu konuya iki açıdan yanaşmak mümkündür. Dış görüntü itibariyle büyük devletler Türkiye'yi daha kolay sömürmek için onun merkezkaç kuvvetlerini güçlendirmeğe, böylece devleti zayıflatmağa çalışıyorlardı. Asıl olansa kendi burjuvazilerinin önderliğinde Ermeniler milli kaderlerini çizme yönünde, aynı zamanda politik-ekonomik faktörlerin elde edilmesi için mücadele veriyorlardı ki, bu faktörlerin etkisi altında burjuvazi serbest gelişme kaydetsin.
Ermeni meselesinin zemini henüz XVIII yüzyılda, Konstantinopol`ün mali eşrafında Ermenilerin ağırlığının artmasıyla oluşmuştu.
Anadolu`nun hemen hemen heryerine dağılmış Ermeniler kendi içlerinden çok ustalıkla tüccar burjuvazisi yaratmağı başarmıştı. Aynı burjuvazi Türkiye'nin ekonomik hayatında büyük olanaklara sahipti- hükümete, eyalet valilerine borç para vererek emlak sahibine dönüşmekteydi vb. Aynı zamanda o, ruhbanlık aracılığıyla Ermeni halkının tüm hayatını yönetmekteydi. Ruhbanlarsa çok büyük etkileşim gücüne sahiplerdi. Konstantinopol`u feth ettikten (1453) sonra Türklerin gösterişiyle oluşturulmuş teokraktik Ermeni toplumunun başında duran Konstantinopol Patriği döneminde Notabllar konseyi (maliye eşrafının temsilcilerinden oluşan) vardı, Ermeni halkının "rehberi" aslında bu konseydi.
Türkiye'de Ermeni burjuvazisinin gelişiminde hiç kuşkusuz onların gerek Suriye'de ve Lübnan'da, gerekse de Amerika'da yaşayan Ermeni tüccarlarıyla ilişkisi ve yabancı sermayenin akışının da belli bir etkisi vardı. Belirtilmelidir ki, Ermeni zanaatkarlarının bir sıra zümrelere bölünen aşırı derecede zengin esnaf sınıfı Türkiye'nin kustar endüstrisinde yunanlarla birlikte üstün bir güce sahipti. Bu nedenle tamamen açıktır ki, Batı kapitalizmi Ortadoğu'ya saldırıya geçtikçe Batı devletleri işte Ermeni burjuvazisinde kendilerine dayanak noktaları aramak için uğraşıyorlardı. Zira, bu burjuvazinin esaret altında, siyasi yönden alçalma durumunda olması onun ekonomik faaliyetlerinin gelişimini aşırı derecede kısıtlamaktaydı - bu yüzden de, Türkiye'nin doğal üretimde ve iç kapalılığının yerlebir edilmesine yönelik her türlü girişimleri savunuyordu. Batı sermayesi Türkiye'nin eğemen sınıfıyla çok sıkı bağlılığı bulunan büyük Ermeni burjuvazisinden yan geçerek kendi amaçları için öncelikle ruhbanları (Ermeni-Katolik ve Ermeni-Protestan kurumlarını) kullanmak için gayret sarfediyorlardı; bu girişimler beklenen sonucu vermeyinceuyse Batı ticaret sermayesi orta burjuvaziyi kendisinin ekonomik aracısı olarak kullanma kararını aldı: onun yardımıyla bu burjuvazinin güçlenmesine neden oldu ve ulusal hareketlerin gelişimine katkıda bulundu.
Aydınlar, özellikle Moskova'daki ve Tiflis'teki aydınlar harekete taraftar çıktılar. 70'li yıllarda "Ermeni liberalizmi" nin merkezlerine dönüşmüş (Rusya liberal hareketinin doğrudan etkisi altında) bu şehirlerde sadece Ruslar arasında değil, aynı zamanda Türkiye Ermenileri arasında da basın yoluyla ve sözlü yolla "ulusal kimliğin uyandırılması" ve hatta savaşcı milliyetçilik propagandası yapılmaktaydı. Orta Ermeni burjuvazisinin kendi varlıklarını onaylamak için attıkları ilk adımlar, doğaldır ki, ruhbanların egemenliğinin kısıtlanmasına doğru yönelmişti: onlar şehir esnafına güvenerek kiliseyi, esas itibariyle Konstantinopol patrikliğini laikleştirme yolunda mücadeleye başladı. Bu mücadele başarıyla sonuçlandı: patriklikte ve kilise merkezlerinde oluşturulan "Ermeni temsilciliği" isimli organizasyonda ruhbanların ve büyük malvarlığına sahip burjuvazinin yanı sıra, orta burjuvazi de yer aldı. Maliye, Adalet ve eğitim işlerini bu temsilcilik üstlenmişti. Köylü kitleleriyse bu ulusal hareketin dışında tutulmuştu. Genişletilebilir antogonizmin ikinci nedeni Ermenilerin şehir burjuvazisinin Müslüman nüfusun geride kalan kitlelerine karşı Türkiye koşullarında yırtıcı, genel olarak faiz alma olarak bilinen sermayenin temsilcisi olarak hareket etmeleriydi.
Böylece, sırf ekonomik zeminde keskinleşen Ermeni meselesi "büyük devletlerin" - Rusya'nın ve İngiltere'nin trajik müdahalesi sonucu arapsaçına dönüşmüştü. Rusya`nın ticaret-sanayi sermayesinin Karadeniz'i, Boğazlar`ı istila etmek çabası "Hıristiyanları Müslüman Türkiyesi`nin sömürgüsinden için mücadele" bahaneleriyle perdelenmekteydi; ulusal-siyasi kaderi bağımsız bir biçimde belirlemek amacıyla bu sloganları kullanacağına umut eden Ermeni burjuvazisinin büyük bir kısmı sadece Rusya tarafta yer almakla yetinmedi, üstelik, Türkiye Ermenileri arasında da bu yönde propoganda yapmağa başladı. Bu pozisyon Türkiye(Osmanlı) hükümetinin Ermeni burjuvazisine karşı tavrının keskin bir biçimde değişmesine neden oldu, oysa 1877 yılında gerçekleşen savaşa kadar hükümet tarafından Ermeni burjuvazisi takip edilmiyordu, tam tersi, hatta en ünlü ermenilerin büyük devlet görevlerine atanmalarına ortam yaratılmaktaydı. Türkiyeyle barış şartlarının görüşülmesi sırasında Rusya Ermenilerinin Kafkasya valisi büyük knyaz Mihail Nikolayevich`e mektup göndermeleri ve Patrik Nerses başta olmakla Türkiye Ermenilerinin resmi başvurusu - onların Rusya'dan yardım istemesi bu ilişkileri daha da keskinleştirdi. Rusya bu başvurudan sonra San Stephania ilk barış anlaşmasına 16. Paragraf ekledi. Bu paragrafa göre, Türkiye Ermeni vilayetlerinde hemen gerekli reformlar gerçekleştirmeğe başladı, bu çalışmalar yapılıncaya kadar Rus birlikleri Asya Türkiyesi'nde işgal ettikleri toprakları kendi ellerinde tutmağı sürdürüyorlardı. Çarlık Rusyası'nın "onlarını Ermenilerin yaşadığı dağlık arazilere sağlam ayak basmak" girişiminin karşısı Ortadoğu'daki en önemli rakibi - İngiltere tarafından kararlılıkla alındı. Berlin Kongresi'nde İngiltere gösterilen 16. paragrafa yeni madde (Berlin Traktatının 61. maddesi) eklenmesini başardı. Bu madde, Türkiye hükümetinin Ermeni eyaletlerinde gerekli reformlar yapmağa borçlu olduğunu teyit ediyordu, fakat bu reformların gerçekleştirilmesi üzerinde kontröl yetkisi yalnıza Rusya'ya değil, Berlin Kongresi`nin katılımcısı kısmında olan altı büyük devletten oluşan "birliğe" verilmekteydi.
Berlin Kongresi'nin kararları Ermeni burjuvazisinin yetkililerinin ulusal Ermeni devletinin kurulması mücadelesinde yardım gösterileceğiyle alakalı umut ışığı yakmaktaydı, bu aynı zamanda yalnız Rusya tarafından değil, tüm büyük devletler tarafından yakılmıştı. Bu hayaller Ermeniler`e "denizden denize kadar" (Karadeniz'den Akdeniz denizine kadar olan topraklarda) "Büyük Ermenistan" yaratmağa söz vermiş İngiltere diplomasisi tarafından iyice doruğa ulaştırıldı. Fakat yönün değişmesi Ermenilerin ancak tam izole edilmesiyle sonuçlandı - onların uluslararası konumda iyice zor durumdalardı. Onlar Rusya'dan kendileri vazgeçmişlerdi. İngiltere'yeyse bu aşamada onların Rusya`dan vazgeçmeleri gerekliydi. İngiltere Rusya'ya kendisinin Ortadoğu politikasında Ermenileri kullanmasına izin vermedi. İngiltere'nin Türkiye'deki kendi politikasındaysa bu zaman Ermeniler pek te önemli değillerdi: bu politikanın sonraki aşaması Türkiyeyle gizli anlaşma yapılarak kendiliğinden çözülmüştü. Anlaşma doğrultusunda İngiltere Türkiye'yi Rusya'dan korumak karşılığında Kıbrıs adasını aldı. Büyük devletlerden yardım almak için umudunu kaybeden Ermeni burjuvazisi silahlı mücadeleye başladı. Rusya Kafkasya`da bulunan milliyetci Hınçak ve Taşnaksütyun partileri oluşturuldu ve onlar Türkiye'ye propagandacılar ve kışkırtıcılar gönderdiler, isyancı gruplar oluşturuldu. Bu toplulukların amacı gerçek savaş zaferi değildi (Türkiye hükümetiyle mücadelede zafer kazanmak için Ermeniler pek te güçlü değillerdi), daha fazla büyük devletlerin dikkatini Ermenistan olaylarına çekmek için uğraşıyorlardı. Onlar mücadaleye ve Berlin anlaşması`nın 61 maddesi uyarısınca yükümlülükleri yerine getirmek için çalışıyorlardı - Türkiye de, Batı Avrupa devletleri de bu maddeyi aynı derecede unutmuşlardı. Gösterilen partilerin yurtdışındaki komiteleri Batı Avrupa'da bu yönde güçlü propoganda yapıyorlardı. 1890 yılların sonlarına doğru Hınçak ortaya çıktı ve Ermenilerin tek ulusal siyasi örgütü Taşnaksütyun oldu. Doğaldır ki, isyan mücadelesi yerlerde durumu iyice çıkmaza soktu. Mısır'ı işgal ettikten sonra İngilizlerin Nil vadisi`nin işgalini yasallaştırmak amacıyla Sultan Abdülhamitle anlaşarak niyeti boşa çıkan İngiltere Ermenileri "anımsattı" ve onlardan Sultan`ı tehdit için kullandı.
İngiltere'nin Ermenilere karşı "ansızın" merakı sönüp gitmişti; üstüne üstelik o, Rus hükümetinin "herhangi bir devlet tarafından bağımsız çıkışa yol vermeyeceğini" bildiren Rusyayla bağlıydı. Rusya'ya gelince o, bu dönemde Kafkasya'da ruslaştırma politikası yürütülmüştü ve "Asya'da ermenilerin istisnai avantajlara sahip olacağı bölge oluşturma" düşüncesinin aleyhine konuşma yapıyordu. Ayrıca Bulgaristanla ilgili niyeti de gerçekleşmemişti Bulgaristan çar Rusyasının yardımı sayesinde kurtulsa bile, onun sınırları içinde bulunmak istememişti. Bunu gören çar diplomasisi knyaz Lobanov-Rostovski`nin diliyle "diğer bir Bulgaristan" yaratılmasına izin vermeyeceğini belirtti. Bağdat yolunu almak için uğraşan Almanyaysa Abdülhamid'in yürüttüğü politikayı beğendiğine imparator II Vilhelmin diliyle açıklık getirdi.
1890 yıllarında Ermeni ulusalcı burjuvazisinin planlarını Taşnaksütyun partisinin politikaları değiştirmeğe zorladı - parti tüm Türkiye devrimci hareketinde destek arama çalışmalarına başladı: genç Türklerle anlaşma sağlandı; 1907 yılında Taşnakların girişimiyle Osmanlı'nın tüm muhalif partilerinin Paris'te kurultayı düzenlendi. Kurultayda darbe planı hazırlandı. Darbe 1908'de gerçekleştirildi, fakat taşnaklar bekledikleri sonucu alamadılar: yeni rejimde Ermenilerin durumu asla değişmedi. Hem de genç Türkler hükümeti suçluları hafifçe cezalandırmakla yetindi. Bundsan sonra Ermeni siyasi çevreleri yine de taraf değiştirerek yine Rusya tarafına geçtiler. Bu kez çar hükümeti memnuniyetle onlara kucak açtı. Dünya Savaşı`nin eşiğinde olan Rusya için Milyukov`un tabirince, "Rusyayla Türkiye arasındaki yol ayrımında bulunan" Ermeniler büyük siyasi önem arz etmekteydi. 1913 yılında Rus diplomatları örgütlü Ermeni burjuvazisiyle anlaştılar ve "mazlum Ermenilerin korunması" uğruna açık konuşma yaparak doğu vilayetlerinde reformlar yapılması talebini ileri sürdüler. Almanya'nın savunduğu Türkiye hükümeti inadlı direnişten sonra 1914 yılında (26/1) reformlar konusunda anlaşma imzalamaya zorunda kaldı. Aynı anlaşmaya göre Ermeniler devletlerin, öncelikle Rusya'nın denetimi altında yönetim, dil, askeri mükellefiyet ve i. a. alanlarda çok geniş özerklik almalıydılar. Rusya'nın bu müdahalesi anlaşmanın imzalandıktan azıcık bir süre sonra başlanmış Dünya Savaşı sırasında Ermenilerin durumunu iyice zorlaştırdı, hem de savaş başladığında taşnaksütyun üyeleri "Büyük Ermenistan" sloganını yeniden ortaya attılar, üstüne üstlük genel olarak Türkiye'nin kaçak ermenilerinden oluşan gönüllü çeteler kurmağa başladılar.
1917 Şubat devrimi Ermeni meselesinin tarihinde önemli bir süreç başlattı. Bir yıl boyunca Kafkasya Rusyayla ilişkilerini sürdürüyor ve Petrograttan emirler alan Özel Transkafkasya Komitesi tarafından yönetiliyordu. 1917 Ekiminde taşnakların yönetimi altında Ermeni ulusal kongresi toplandı. Kongre Ermenistan`a Rusya'nın iddiasını teyit etti ve Türkiye`ye Ermenistanı`nın Dünya Savaşı sırasında Rus askerleri tarafından işgal edilmiş topraklarının Rusya tarafından bakım talebini ileri sürdü. Kongrede Tiflis'te bulunan Ermeni "Ulusal merkezi" ve 15 üyeden oluşan Milli konsey seçildi. Merkezi devletlerin yerlebir edilmesi Ermeni burjuvazisi karşısında yeni ve geniş olanaklar açtı: savaştan sonra oluşan ortamda Ermeniler galip devletlere sadece Türkiye aleyhine (Kilikya'da) değil, hem de Sovyet Rusyası`na karşı (Kafkasya'da) kullanılma açısından çok "gereklilerdi". Ermeni meselesi yeni, öncekinden daha büyük önem arz etmekteydi. Bununla ilgili olarak "galip devletler" her şeyden önce en tehlikeli saydıkları Sovyet Rusya`sının karşı kendilerine uygun "Ermeni üssü"nü kurmak için çalışmalar başlattılar.
Taşnakların Ermenistan cumhuriyeti müttefiklerden Kars vilayetini, Erivan gubernyası`nı geri aldı ki, bu da Ermenistan'ın topraklarının 17.500 İngiliz milli karesine, nüfusunun 1.510.000 kişiye (795.000 Ermeni, 575.000 kişi Müslüman, 140.000 kişi diğer millet) ulaşmasına olanak sağladı. Taşnaklar bununla yetinmeyerek, Gürcistan`da bulunan Akalkalaki ve Borçalı topraklarını, Azerbaycan'ın Karabağ, Nahçivan ve büyük Yelizavetpol gubernyası`nın güney bölümüne iddialarını açığa çıkardılar. Aynı arazileri zorla ilhak etmek girişimleri (İngilizlerin Kafkasya`nı işgal ettikleri dönemde) Gürcistan'la savaş`a (Aralık 1918) ve Azerbaycan'la uzun, kanlı mücadeleye başlamalarına neden oldu. Sonuçta tartışmalı bölgelerin nüfusu yüzde 10-30 civarında azaldı ve bazı yerleşim birimleri tam anlamıyla Ermeniler tarafından yerle bir edildi.
İngiltere'nin Ortadoğu'daki durumunu pekiştiren önlemler - 1919 yılında İran'la yapılmış anlaşma ve Konstantinopol`un işgali (16 / III-1920) onun Ermeni meselesine ilgisini iyice soğuttu: 1919 yılının sonlarında İngilizler Kafkasya`dan gittiler ve San Remo`dakı konferansta (Nisan -May-1920) Ermenistan'ın kaderi meselesi... gerekmediği için Batı Avrupa imperyalist güçlerine - Kuzey Amerika imperyalistlerine verildi ...
Böylece iki "Ermeni üssü"nden birisi iptal edildi. Ermeni meselesi Kafkasya`da toplandı. "Büyük Ermenistan"la ilgili tüm umutlarının açıkça boşa çıkmasına rağmen, taşnaklar burada saldırgan milliyetçilik politikalarını sürdürüyorlardı. Sovyet sınırı Ermenistan'ın kuzeyine kadar geldikten sonra onların durumu iyice zorlaştı: Taşnakların terörist rejiminden, sayısız talan ve savaşlardan bıkıp usanan, sürekli açlık ve dilencilik ortamında yaşayan Ermenistan nüfusu bıkkın bir durumda Sovyet eğemenliğinin Ermenistan`da da kurulmasını istiyorlardı. Bakü'de Sovyet eğemenliği kurulduktan yaklaşık üç gün sonra Ermenistan'ın bazı bölgelerinde isyanlar başladı (Aleksandropol hatta birkaç saatliğine Sovyet eğemenliği bile ilan edildi). İsyanlar taşnaklar tarafından vahşice bastırıldı. Öte yandan, Sovyet Rusya`sıyla Ankara arasında 1920 yılında kurulan sıkı dostluk bağları Taşnak Ermenistanı yüzünden bozulmak tehlikesiyle karşı karşıyaydı, zira Taşnak Ermenistan`ı ismi geçen devletlerin arasında tek düşman devlet olarak bulunmaktaydı.
Bu yüzden de taşnaklar Ankara hükümetinin başının Batıdaki Yunan-İngiliz cephesinde mücadeleye karışmasından yararlanarak Türkiye taraftan kendilerinin güvenliğini sağlama kararını verdiler, zira Sovyet Rusya`sı kesinlikle saldırıya geçeceğe benzemiyordu. Erivan hükümeti Karabağ'ın, Nahçıvan'ın ve Sovyet Federasyonu'na açık eğilimli arazilerin ona verilmesi teklifiyle anlaştı (1920 yılı Haziran), aynı zamanda Taşnak birliklerinin başkanlarına gizli emir verildi ki, adı geçen bölgelerde gerilla operasyonlarına başlasınlar. Bu eylemler Eylül 1920 tarihinde başladı. Aynı zamanda İngilizlerden silah almış taşnaklar Kars vilayetinde ve Erivan gubernyası`nın hemen her bölgesinde Müslüman nüfusun toplu katliamını gerçekleştirdiler. Şuragöl, Şerur-Dereleyez, Kağızman, Sürmeli, Karakurt, Sarıkamış bölgelerini yakıp kül ettiler: "böylece kendilerinin arka cephesini sağlayarak" Maku serdarı`nın yardımından emin olduktan sonra Oltu'ya ve Kağızman`a saldırdırdılar... 1920 yılının Aralık ayında (Ermenistan'da) Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti kuruldu. 1921 Rusya-Türkiye anlaşması Aleksendropol sözleşmesini iptal etti, Ermenistan'la Türkiye arasındaki sınır şimdiki sınır hatları olarak belirlendi.
O andan - Ermeni halkının yeni devlet kuruluşu kurulmasından beri Ermeni meselesinin ortadan kalktığını kabul edilebilir. Doğru, Ermenistan'ın sovyetleşmesinden sonra Batı Avrupa emperyalistleri Lozan konferansında Ermeni meselesiyle spekülasyon yapmağa daha bir gayret gösterdiler - "Ermeni ocağı" yaratmak, "ulusal azınlıklar"ın korunması için Milletler Birliği'nin gözetiminde Konstantinopol`da özel organ tesis etmek projesi ileri sürüldü; fakat bu, sadece ve sadece Türkiye Heyeti-Musul konusunda taviz vermeğe zorlamak amacı güttüğü için gerekli indirimler edildiğinde, proje kaldırıldı. Ermenilere tek gerçek desteği Sovyet Rusya`sı sağladı. 27 Ocak 1923 tarihinde Çiçerin Lozan konferansında belirtti ki, Rusya ve Ukrayna hükümetleri yurtdışındaki Ermeni mültecilerin büyük bir bölümünü kendi topraklarında yerleştirmek niyetindeydi. Bu zaman Çiçerin tamamen haklı olarak Sovyet heyetinin Ermeni meselesinin görüşülmekte katılmaktan uzaklaştırıldığına göre bu meselenin uygun bir biçiminde çözülemez olduğunu belirtti. Çiçerin yoldaşın mektubu yurtdışındaki Ermeni çevrelerinde aşırı derecede güçlü yankı uyandırdı: bir takım hayır cemiyetleri, partiler Sovyet hükümetine teşekkür etmişlerdir, ayrıca Rusya'nın onayının uygulanmasıyla alakalı planları hakkında bilgilendirdiler.
"Büyük Ermenistan" programının tamamen, ebediyen yıkıma uğraması, şimdi Sovyet Ermenistan'ın yapılan çok büyük ekonomik ve kültür çalışmaları "diaspor"daki Ermeni siyasi partileri arasında kesin dönüş yaptı. Ermeni burjuvazisi ve aydınları partisi - liberal demokratlar (ramkavarlar) şimdi Sovyet Ermenistanı'na sevecen tutum içindeler. Onların Ermenistan'a gönderdikleri "istihbaratçılar" Sovyet yönetiminin sivil yapılanma çalışmalarıyla tanışmış, sonuçta ramkavarların basınında Sovyet ülkesine büyük ilgiye yazılan malzemeler verilmiştir. Hatta milliyetçi Hınçak Partisi de bu tür bir tutum içinde olmuştur. Önceki gibi Sovyet Ermenistanı'na aşırı nefret besleyen tek parti Taşnaksütyundur. O, yine de silahlı müdahaleyi, ülkenin genelinde gerilla savaşı sürdürmeği ve isyan kaldırmağı tebliğ etmiştir. Oysa bu yönde yapılan son girişim – 1921 yılının şubat darbesi başarısızlıkla sonuçlanmış, ülkede kısa, fakat kanlı iç savaşa boğmuştu. Şimdi Taşnaksütyun partisi manevi yönden çürümekte, hatta göçmen kitleler arasında nüfuzunu kaybetmektedir - şuan mültecilerin Sovyet Ermenistanı'na aktarılması için Avrupa'da ve Amerika'da biriken (esas itibariyle taşnakların Kızıl Haç Cemiyeti tarafından) parayı benimsemekle yaşamaktadır. "... Ermeni mültecileri arasında en vicdanlılarının kendilerinin önceki huylarından vazgeçerek değişeceklerini ve geçmişten el çekerek, suçlarını boyunlarına alarak Vatana döneceklerine inanıyorum. Sovyet ihtilalinden sonra Taşnaksütyun tam ölüme mahkumdur ve bu ölümle Ermeni meselesinin tarihinde yeni sayfa açılacaktır.
V.Gurko- Kryajin 1926 yılında Moskova'da "Büyük Sovyet Ansiklopedisi" hissedarlar toplumunun bıraktığı Büyük Sovyet Ansiklopedisinden çevirisi. Ermeni terörü
Ermeni terör örgütleri
Bilimsel araştırmalar uluslararası terörizmin bir parçası olan Ermeni terörünün tarihinin 100 yıldan fazla olduğunu kanıtlamaktadır. Öyle ki, "Büyük Ermenistan" devletinin kurulmasını amaç koymuş radikal Ermeni örgütleri - 1887 yılında kurulan «Armenakan», sonradan «Hnçak» ve «Daşnaksütyun» partileri bu planı hayata geçirmek için siyasi terör aksiya¬larından geniş kullanılmasını yazılım belgelerinde başlıca araç gibi önümsemişler. Dünyanın değişik ülkelerinde kanlı terör eylemleri yapmış Ermeni terör örgütleri: "Armenakan" Partisi: 1885 yılında kurulmuştur. Türkiye’nin Van, Muş, Bitlis, Trabzon bölgelerinde ve İstanbul’da silahlı çatışmalar ve terör eylemleri yapmış bu örgüt İran ve Rusya’da yaşayan Ermenilerle işbirliği yapmışlar.
"Hnçak" Partisi: 1887 yılında Cenevre’de kurulmuştur. Örgütün temel hedefi Türkiye’nin Anadolu bölgesini, "Rus" ve "İran" Ermenistanları adlandırdıkları bölgeleri birleştirerek "Büyük Ermenistan" devleti yaratmaktır. Parti Programının 4. maddesine göre; "Hedeflenen amaçlara ulaşmak amacıyla propaganda, tanıtım, terör ve yıkıcı örgüt kurma yöntemi tercih edilmelidir."
"Taşnaksütyun" - Ermeni Federatif Devrimci Partisi: 1890 yılında Tiflis’te kurulmuştur. Temel hedefi Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ, Nahçıvan ve Türkiye’nin Anadolu topraklarında "Büyük Ermenistan" devleti kurmaktır. 1892 yılında Tiflis’te ilk kongresini yapmış “Taşnaksütyun” Türklere karşı suikast yapılmasına ilişkin karar almıştır. Bu kongre sonrası "Taşnaksütyun" "Türkü, Kürdü her yerde, her bir ortamda öldür, sözünden dönenleri, Ermeni hainleri, intikam al!" emrini vermiştir. "Taşnaksütyun" Partisinin kurduğu birçok terör örgütü vardır: 1973 yılında faaliyete başlamış "Ermeni Soykırımı İntikamcıları" grubu 1980-82 yıllarında Avusturya, Danimarka ve Portekiz’de Türk diplomatlarını şehit etmişler. Gizli terör grubu DRO ve yan kolları: DRO-8, DRO-88, DRO-888, DRO-8888. Taşnakların bu yöndeki faaliyetleri devam etmektedir.
"Ermeni Kurtuluşu Gizli Ordusu" (ASOA): 1975 yılında Beyrut’ta kurulmuştur. Merkez ofisi Şam’dadır. Filistin kamplarında hazırlık gören binden fazla savaşçısı vardır. Örgüt faaliyetinin ilk 6 yılında dünyanın değişik ülkelerinde 19 Türk diplomatının ölümüyle sonuçlanan terör eylemleri düzenlemiştir. "Ermenistan'ın Kurtuluşu için Ermeni Gizli Ordusu" (ASALA): 1975 yılında kurulmuş bu örgütün merkez ofisi Beyrut’ta, eğitim kampları ise Suriye’dedir. Örgütün temel hedefi Doğu Türkiye, Kuzey İran ve Azerbaycan’ın Nahçivan ve Dağlık Karabağ topraklarını içine alan "Büyük Ermenistan" kurmaktır. ASALA Türkiye ve Azerbaycan vatandaşlarına karşı terör eylemleri tapmıştır. Örgütün "Ebu Nidal", "Kara Eylül" gibi terör gruplarıyla işbirliği yapmasına esas figürlerden biri ASALA lideri Akop Akopyan olmuştur. Atina’da 1980 yılında öldürülmüş Türk büyükelçisine yapılan suikastı üstlenmiştir. A. Akopyan 01.08.1980’de4 “New-York Times" gazetesine verdiği demeçte şunları demiştir: "Bizim düşmanımız Türk rejimi, NATO ve bizimle işbirliği yapmayan Ermenilerdir". ASALA 1980 yılı nisan ayında ortak terör eylemleri yapmak konusunda PKK ile anlaşmış ve bu niyetlerini Lübnan’da resmileştirmişler. Beyrut şehrinde 28.08.1993 yılında yaptığı açıklamada ASALA "Pantürkçü petrol hattı" (Bakü-Tiflis-Ceyhan) projesinin gerçekleşmesine müsaade etmeyeceklerini açıklamışlar. "Gegaron": 2001 yılı şubat ayında ASALA tarafından kurulmuştur. Amaç Güney Kafkas ve Orta Asya’da Türk kökenli siyasi lider, diplomat ve işadamlarına karşı terör eylemleri düzenlemek olmuştur.
“Ermeni Kurtuluş Hareketi” (AOD): 1991 yılında Fransa’da kurulmuştur. Terör eylemlerini ASALA ile işbirliği içinde yapmaktadır. "Ermeni Kurtuluş Cephesi": 1979 yılında kurulmuş bu terör örgütü ASALA’nın bir koludur. Türkiye ve Azerbaycan’a karşı terör eylemleri hazırlamaktadır. "Orli Grubu": 1981 yılında Fransa’da yaşayan Ermeni gençleri tarafından kurulmuştur. Örgüt 1987 yılına dek dünyanın de4ğişik hava limanlarında 10’dan fazla terör eylemi düzenlemiştir.
"Ermeni Soykırımı Adalet Komandosu": 1972 yılında Vyana’da "Taşnaksütyun" Partisinin kongresinde kurulmuştur. "Ermeni Soykırımı Adalet Komandosu"nun amacı ermeni kökenli Lübnanlı gençleri silahlı örgütlerde toplamak, Türklere ve Azerbaycanlılara karşı kanlı terör eylemleri yapmaktır. "Ermeni Birliği": 1988 yılında Moskova’da kurulmuştur. "ASALA" ile yakın işbirliği içindedir. Eski Sovyet coğrafyasında terörcüler için sahte belgeler düzenlemektedir. Dağlık Karabağ için silah ve paralı asker temin etmektedir.
"Demokratik Cephe": ABB, Kanada ve Batı Avrupa’da faaliyet göstermektedir. Temel hedefi Türk devletinin parçalanmasıdır. "Apostol": 29 Nisan 2001 yılında genelde Ermenistan, Suriye ve Lübnan vatandaşlarında ibaret Ermenistan Savunma Bakanlığı tarafından kurulmuştur. Örgütün temel amacı Türkiye ve Azerbaycan topraklarında terör eylemleri düzenlemektir. Azerbaycan topraklarında Ermenilerin uyguladığı terör - sabotaj olayları
Ermenilerin sadece Azerbaycan’ın Karabağ bölgesinde ve Azerbaycan’ın genelinde yaptıkları terör eylemlerinin çapı çok geniştir. Bunu görmek için sadece 20. yüzyılın sonlarında gerçekleşen terör olaylarına bakmak yeterli olacaktır: Toplu taşıt araçlarında yapılmış terör eylemleri
1. 1984 yılında Bakü’de 106 No’lu otobüs Ermeni terörcü Vartanov tarafından patlatılmış, 1 kadın ölmüş ve 3 kişi de yaralanmıştır.
2. 16 Eylül 1989 yılında Tiflis-Bakü otobüsü patlatılmış, 5 kişi yaşamını kaybetmiş, 25 kişi yaralanmıştır.
3. 13 Şubat 1990 yılında Yevlah-Laçın karayolunun 105. kilometresinde Şuşa-Bakü otobüsü otobüs patlatılmış, 13 Azerbaycanlı yaşamını kaybetmiştir. Terörcüleri hapsetmek mümkün olmamıştır.
4. 11 Temmuz 1990 yılında Terter’den Kelbecer’e yolcu taşıyan otobüs ve tüketim malları taşıyan kamyonlara karşı Ermeniler tarafından terör eylemi yapılmış, 1 kadın, 7 adam katledilmiş, 23 kişi ağır yaralanmıştır. Soruşturma sırasında terör eyleminin Ayriyan Arkadi Abramoviç ve Babayan Samvel Andronikoviç tarafından yapıldığı belli olmuştur. Onlar 15 Aralık 1990 yılında Esgeran ilçesinin Cemilli ve Kosalar köyleri arasında 3 Azerbaycanlığı da öldürmüşlerdir. Terörcülerin her ikisi yakalanmış, 19 Haziran 1992 yılında idam cezasına çarptırılmışlardır.
S. Babayan 199 yılında Azerbaycanlı rehine ve esirlerle değiştirilmiştir. (1993-99 yılında sözde Dağlık Karabağ Cumhuriyeti Savunma bakanı olmuş, hazırda cumhurbaşkanı A. Gukasyan’a karşı suikast yapmakla itham edilir.)
5. 10 Ağustos 1990 yılında «Şamhor-Gence» karayolunda Hanlar ilçesinin Nadel köyü yakınında «LAZ» markalı 43-80 AQF plakalı otobüs patlatılmış, 17 kişi ölmüş, 16 kişi yaralanmıştır.
6. 10 Ağustos 1990 yılında Tiflis -Ağdam güzergahıyla hareket eden yolcu otobüsü patlatılmış, 20 kişi ölmüş, 30 kişi yaralanmıştır. Cinayeti işlemiş ermeni terörcüleri Armen Мihayloviç Avanesyan ve Mihayil Mihayloviç Tatevosov tutuklanmış, 1992 yılı mayıs ayında A. Avanesyan ölüm cezasına çarptırılmış, M. Tatevosov ise 15 yıl müddetine hapsi cezasına çarptırılmıştır. Soruşturma sırasında terörcülerin 17 Temmuz 1991 yılında Ağdam-Tiflis güzergahıyla hareket eden yolcu otobüsünü patlatmağı planladıkları, fakat iradeleri dışında gelişene nedenlerden dolayı bunu yapamadıkları belli olmuştur. M. Tatevosov 1992 yılı mayıs ayında Terter ilçesinde Azerbaycanlı rehinelerle değiştirilmiştir. 7. 30 Kasım 1990 yılında Esgeran ilçesinin Ağakörpü adlı arazisinde İçişleri Bakanlığı mensuplarını Şuşadan Hankendi hava alanına taşıyan otobüs patlatılmış, 2 polis yaralanmıştır.
8. 14 Mart 1991 yılında «Ağdam-Şuşa» güzergahıyla hareket eden otobüs patlatılmış, 3 kişi yaşamını kaybetmiş, 4 kişi yaralanmıştır. 9. 8 Eylül 1991 yılında Ağdam-Karadağlı güzergahıyla hareket eden otobüsün patlatılması sonucunda 6 kişi öldürülmüş, 36 kişi yaralanmıştır; Karadağlı köyünün toplam 77 sakini terör kurbanı olmuşlar. O tarihlerde Ermeniler Karadağlı köyünde 3 köylünün üzerine dizel dökerek yakmış, iki köylünün ise kafasını kesmişler.
Yolcu ve yük trenlerinde yapılmış terör eylemleri
1990-1994 yıllarında Ermeniler yolcu ve yük trenlerinde 10 terör eylemi yapmışlar: 24 Mart 1990 yılında «Noraşen-Bakı» yolunun 364 kilometresinde demiryolu hattı patlatılmış, tren ve 3 vagon patlatılmış, 150 metreden çok demiryolu hattı kullanılamaz hale gelmiştir.
30 Mayıs 1991 yılında Dağıstan Cumhuriyetinin Hasavyurt istasyonu yakınında Moskova-Bakü yolcu treni patlatılmış, 11 kişi ölmüş, 22 kişi yaralanıştır. 31 Haziran 1991 yılında Dağıstan Cumhuriyetinin Temirtau istasyonu yakınında Moskova-Bakü yolcu treni patlatılmış, 16 kişi ölmüş, 20 kişi yaralanmıştır. Suçluları tespit etmek mümkün olmamıştır.
28 Şubat 1993 yılında Dağıstan Cumhuriyetinde, Gudermes istasyonu yakınında "Kislovodsk-Bakü" yolcu treni patlatılmış, 11 kişi ölmüş, 18 kişi yaralanmıştır. 2 Haziran 1993 yılında Bakü demiryolu garında yedek yolda hareketsiz halde durmuş yolcu treni vagonu patlatılmıştır. Ölen ve yaralanan olmamıştır. Terör eylemini yapan İgor Hatkovski 22 Ocak 1994 yılında Yüksek mahkemenin kararıyla 8 yıl müddetine hapis cezasına çarptırılmıştır. 1 Şubat 1994 yılında Bakü demiryolu garında Kislovodsk-Bakü yolcu treninde terör yapılmış, 3 kişi ölmüş, 20 kişi yaralanmıştır. 9 Şubat 1994 yılında Hudat istasyonu yakınında yedek yolda durmuş yük vagonu patlatılmıştır. 13 Nisan 1994 yılında Dağıstan Cumhuriyetinin Dagestanskie Ogni istasyonu yakınında Moskova-Bakü yolcu treni patlatılmış, 6kişi ölmüş, 3 kişi yaralanmıştır. Hava araçlarına karşı yapılmış terör eylemleri
1. 20 Kasım 1991 yılında Hocavend ilçesi Karakent köyü yakınında Ermeni terörcüleri tarafından Mi -8 helikopteri vurulmuştur. Olay sonucunda Hankendin’e gitmekte olan barış misyonu üyelerinden 22 kişi – Azerbaycan Cumhuriyeti Milli Meclisin milletvekili, Devlet Sekreteri T. İsmayılov, Baş Başbakan yardımcısı milletvekili Z. Hacıyev, devlet müşaviri milletvekili M. Esedov, Başsavcı İ. Gayıbov, milletvekilleri V. Ceferov ve V. Memmedov, Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Sekreteryası Şube Müdürü O. Mirzeyev, Sulama ve Su İşletmeleri Bakanı Birinci Yardımcısı G. Namazaliyev, Dağlık Karabağ Özerk Vilayeti Savcısı İ. Plavski, Milli Güvenlik Bakanlığı Dağlık Karabağ Özerk Vilayeti İdaresinin departman başkanı S. İvanov, Dağlık Karabağ Özerk Vilayeti İçişleri Müdürü V. Kovalyov, Dağlık Karabağ Özerk Vilayeti Olağanüstü Hal Bölge Komutanı N. Cinkin, Azerbaycan Cumhuriyeti Devlet Sekreteri yardımcısı R. Memmedov, Azerbaycan Cumhuriyeti Devlet Televizyon ve Radyo Şirketi mensupları A. Mustafayev, A. Hüseynzade ve F. Şahbazov, Rusya Federasyonundan gözlemciler General M. Lukaşov ve Yarbay V. Koçarov, Kazakistan Cumhuriyeti İçişleri Bakanı Birinci Yardımcısı S. Serikov ve 3 mürettebat ölmüşler. 2. 28 Ocak 1992 yılında Şuşa şehri yakınında Ağdam-Şuşa güzergâhıyla uçan sivil helikopter Ermeni terörcüleri tarafından vurulmuş, ekseriyeti kadın ve çocuk olan 41 yolcu ve 3 mürettebat ölmüştür.
3. 18 Mart 1994 yılında Hankendi şehri yakınında Ermeni terörcüleri tarafından İran Askeri Hava Kuvvetlerine ait özel Herkules uçak vurulmuş, 34 kişi öldürülmüştür.
Bakı metropoliteninde yapılmış terör eylemleri
19 Mart 1994 yılında Bakü metropoliteninin 20 Ocak istasyonunda elektrik treninde yapılmış terör sonucunda 14 kişi ölmüş, 49 kişi yaralanmıştır. Soruşturma sonucunda terör eyleminin Ermenistan istihbaratı öncüllüğünde ayrılıkçı Sadval Lezgi Halk Hareketi örgütü mensupları tarafından yapıldığı tespit edilmiştir. Mahkeme sırasında kanıtlandı ki, terör eylemi Ermenistan istihbaratı tarafından hazırlanmış, bölücü "Sadval" lezgi örgütünün üyeleri tarafından yapılmıştır. Saptanmıştır ki, "Sadval" bölücü örgütünün üyeleri bu eylemleriyle ilgili 1992 yılından itibaren defalarca Ermenistan'da olmuş, bu ülkenin Milli Güvenlik Genel Müdürlüğü bu örgüte oluşumunda, mali kaynaklarının karşılanmasında ve silahlanmasında destek olmuştur. 1992 yılının Nisan-Mayıs aylarında 30 kişi lezgi uyruklu Azerbaycan vatandaşı Ermenistan Nairi ilinin Lusakert kasabasında bulunan kamp bazında özel terör-sabotaj hazırlığına katıılmıştır. Soruşturma sırasında belirlenmiştir ki, bozguncuları talimata uygun olarak, "20 Ocak" istasyonuyla beraber Bakü'nün "Nizami" Sinema Salonun`un, Cumhuriyet Sarayı'nda ve Bakü Lamba fabrikasında da bombalama eylemi planlaştırmışlardır. "20 Ocak" metro istasyonunda patlamanı hazırlamakta suçlu bilinen ve Ermenistan'da özel terör-sabotaj hazırlığı geçmiş 30 sadvalçı suçlarını itiraf etmişlerdir. Diğer bir bombalama eylemi 03 Temmuz 1994 tarihinde Bakü metrosunun "28 Mayıs" ve "Gençlik" istasyonları arasında metro vagonunda gerçekleştirilmiştir. Bu patlama sonucunda 13 kişi ölmüş, 42 kişiyse yaralanmıştır. Terör eylemi Azerbaycan Cumhuriyeti vatandaşı, Dağlık Karabağ için giden çatışmada - 13 Ocak 1994 yılında rehin alınmış ve Ermenistan istihbarat birimleriyle gizli işbirliğine katılan Azer Salman oğlu Aslanov tarafından yapıldığı saptanmıştır. Mahkeme araştırmaları sırasında bir husus ta saptanmıştır ki, 14 Ocak 1994 yılında Ermeni bölücülerin ideologlarından birisi, yazar Zori Balayan askeri esir, lezgi uyruklu Azer Aslanovla görüşmüş, Azerbaycanlılara karşı mücadelede tüm azınlık halkların ortak faaliyet göstermelerinin gerekliliğini ona bildirmiştir.
9 Haziran 1994 yılında Ermenistan istihbarat organlarının Arthur isimli çalışanı A.Aslanov`un Bakü'deki evini arayarak onun sağ olduğunu söylemiş ve kurtarılması için yakın akrabalarından birinin Erivan şehrine gelmesinin zorunluluğunu kaydetmiştir. 16 Haziran 1994 tarihinde A.Aslanovun annesi Tacibat Aslanova Erivan'a gelmiştir. Azer Aslanova annesinin hayatının tehlike altında olduğu belirtilmiş, bu tehditler altında o, Ermenistan istihbarat ile "Ömer-75" kod adıyla sürekli işbirliğine başlamıştır. Azerbaycan'a engelsiz giriş yapması için Azer Aslanov'un adına sahte belgeler hazırlanmış, patlayıcı maddeyse bisküvi, çikolata ve dezodarant kutularında saklanmıştır. A.Aslanov "Erivan-Mineralnıye Vodı-Bakü" rotasıyla Azerbaycan'a gelerek, 3 Temmuz 1994 yılında Bakü metrosunun "28 Mayıs" ve "Gençlik" istasyonu arasında vagonda terror olayını gerçekleştirmiş ve tekrar Ermenistan'a geri dönmüştür. Bu süre içinde Erivan'da rehin tutulan annesi sadece bundan sonra tahliye edilmiştir. Soruşturma sırasında tespit edilmiştir ki, terror olayının eğiticileri Ermenistan istihbarat organlarının Albayı Karen Baqdasaryan ve kaptanı Seyran Sarkisyan olmuşlardır. Azerbaycan Cumhuriyeti Yüksek Mahkeme birimleri tarafından yapılan incelemeler sürecinde gösterilen terör eylemlerinin gerçekleştirilmesinde Dağlık Karabağ'ın yasadışı rejiminin bazı önemli isimleri ve Ermenistan Cumhuriyeti'nin özel hizmet ve diğer devlet organlarının işbirlikleri, mali ve teknik desteği, bazı durumlardaysa doğrudan katılımları tespit edilmiş ve kanıtlanmıştır. Yolcu feribotunda yapılmış terör eylemi
08 Ocak 1992 yılında «Krasnovodsk-Bakü» feribotu patlatılmış, 25 kişi ölmüş,88 kişi yaralanmıştır. Yapılan hesaplamalara göre bugüne dek Ermeniler tarafından sivillere ve askerlere karşı 338 terör eylemi düzenlenmiştir. Terör eylemleri sırasında öldürülenlerin sayısı 881, yaralı sayısı 1239 olmuştur. Kaynak: www.human.gov.az
Dünyada Ermeniler hakkında söylenen fikirler
1. Ermeniler hakkında çok çok eskilerden kötü fikir ortaya çıktı ve hiç kuşkusuz, bu asılsız değildir, esası olmasaydı tüm halk hakkında, hem de çeşitli dönemlerde böyle bir düşünce oluşmuştur... ...İşte Ermeniler her türlü bahaneyle kuru gürültü koparmak yeteneğine sahiptirler. Onları onların olamayan evlıere bırakmadığımızda, herhangi bir tuzaklarına düşmediğimizde, ya da hırsızlarını mahkemeye verince sadece kendileri yaygara koparmıyorlar, hem de yabancılardan satın aldıkları adamları da gürültü koparmak için zorluyorlar. Rusyalı araştırmacı V.L.Veliçko. "Kafkas" eserinden.
2. "Ermeniler türlü sahtekarlıklarla Gürcülere ait kilise ve manastırlarda gürcülerin izini kaybediyor, taş üzerinden Gürcü yazılarını siliyor, ya da taşın kendisini anıtlardan çıkarıyor ve taşın üzerine Ermenice birşeyler yazıp yerine bırakıyorlar". Gürcü yazar ve düşünürü İ.Çavçavadze
3. Majesteleri merkezi Rus topraklarında Ermenilerin yerleşimine izin vermeyiniz. Onlar öyle bir topluluklar ki, birkaç on yıl yaşadıktan sonra dünyaya seslenecek ve “burası bizim eski ata toprağımızdır” diyecekler. A.Ş. Griboyedov`un Rus imparatoruna mektubundan.
4. Ermenistan bir devlet olarak insanlık tarihinde hiçbir önemli rol üstlenmemiş, onun ismi Ermenilerin darmadağınık halde yaşadıkları coğrafi bölge olup güçlü devletlerin-Asurlular`ın, Midyalılar`ın, İranlılar`ın, Yunanlar`ın, Moğollar`ın, Ruslar`ın.... kanlı mücadelelerini çözdükleri yer olarak bilinmektedir.
P.Kerop Patkanov. “Van yazıtları ve Ön Asya'nın tarihi için önemi. SPB. 1981, s. 36-37, Magdi Neyman`ın "Ermenistan" kitabından SPB, 1899)
5. Ben onlarla (Ermenilerle) hiçbir zaman anlaşamadım. Onların fırıldakları oldukça iğrenç, alçaklıkları oldukça dayanılmaz, yaramazlıkları oldukça esef vericidir.
Fransız gezgin kont De-Şolye.
6. Ermeniler yerli nüfusun salgısını sormağa başladılar. Bununla yetinmeyerek gelme Ermeniler yerli Müslüman nüfusunun şan şöhretini yağma politikası yeridirdilər ki, gelecekte onları sürüp topraklarına sahip olabilsinler. Rus araştırmacı VL Veliçko Rus işi ve tayfalararası konular. Publisistik eserlerin tam Külliyatı. 1 c. SPB., 1904. 7. Kafkasya'da yaşayan 1 milyon 300 bin kişi Ermeni'nin 1 milyonu yerli değildir. Ve onlar vilayete bizim tarafımızdan taşındı. N.İ.Şavrov. "Kafkasya'da Rus işine yeni tehlike: Muğanın yaddellilərə satışının beklenmesi". SPB. 1911, s. 59-61. 8. Bu kilise bir süre sahte para düzeltenlerin yuvası olmuştur. Bu manastır bende dini merkezden çok siyasi merkez izlenimi yarattı. Fransız bilgini de-Ban. Eçmiedzin kilisesine ziyareti hakkında
9. Köylere yapılan yollara Müslüman köylülerinin süngüye geçirilmiş cesetleri, kesilmiş vücut parçaları ve paramparça edilmiş iç organları etrafa dağılmıştı... Genel olarak kadınlar ve çocuklardı. Girişimciler katliamı özel olarak organize etmiş, Ermeni ordusuysa bu katliamları gerçekleştirmiştir. Derin kuyular kazılmış ve yardımsız insanlar hayvan misali keserek birbiri ardına kuyulara atılmıştır. Uygulanan soykırımlardan sorumlu Ermeniler bir eve seksen Müslüman erkeği doldurur, daha sonraysa onların kafasını koparıyorlardı.
Yarbay Gryaznov`un 1915 yılında Erzincan`da yapılmış soykırımla ilgili raporundan.
10. Karabağ'ın tarihi kökleri antik döneme kadar uzanmaktadır. Bu, Azerbaycan'ın eski yerleşim birimlerinden birisidir. Bu bölge Azerbaycan'ın önemli politik, kültürel ve maneviyat merkezidir ... yıllardır süren Karabağ sorunu Ermeniler tarafından sahte fikirler temelinde kurulmuştur. Samuel A. Uims. "Ermenistan terrorist "Hıristiyan" ülkesinin gelişmeleri, Ermenilerin büyük sahtekarlık serüvenleri, I cilt. 11. "Biz Hocalı faciasına tanıklık ettik. Biz Hocalı`nı savunan askerlerin, yüzlerce huzurlu insanların-kadınların, çocukların, ihtiyarların vahşice katledilmiş cesetlerini gözlerimizle gördük ... Ermenilerin bizim helikoptere de ateş ettiler. Bu yüzden çekimlerimizi tamamlayamadık. Ama öyle yükseklikten gördüklerimiz de işlenen cinayetle ilgili fikirlerimizi tamamlamak için yeterliydi. Bu, korkunç manzaraydı. 5-6 yaşındaki çocukları, kundaktaki bebekleri, hamile kadınları hunharca şehit eden Ermeniler vahşette hiçkimseyle kıyaslanamazlar". Hocalı katliamının tanığı Fransalı gazetecisi Jan İv Yunet
12. ... Esirler var. Fakat artık yaşamağa uygun değildirler. Kışın onları sabahları yalınayak karın, buzun üzerine çıkarıyorlar. Tepelerinden soğuk su döküyor, kafalarında şişe kırdılar, daha sonraysa yeniden kameraya çekiyorlar. Asıl işkencelerse bundan sonra başlıyor. Parmaklarını kapının arasına koyup kırıyor, bağırdıkça lastik değneklerle dövüyorlar. Çoğu kimse acılara dayanamayıp deliriyor. Biz sonraki köyü işgal edince bir Ermeni'nin diri çocuğu alıp ikiye ayırdığını gördük. Sonra vücudun bir bölümüyle annesinin suratına, kafasına o denli vurdu ki, evladının al kanına bulaşmış kadın delirerek kahkahalar atarak gülmeğe başladı. "Moskovskiy Komsomolets" gazetesi. 29.01.1994. "Petrol sendromu" makalesinden Ermeniler Ermenilerle alakalı 1.1883 yılında Erivan şehrinin 18.766 kişilik nüfusunun 15.992 kişi, 1866 yılındaysa 27.246 kişiden 23.626 kişi, yani yüzde 85,2 Azerbaycanlı olmuştur. Ermeni alimi Zaven Korkodyan. "Sovyet Ermenistanı'nın nüfusu 1831-1931" adlı kitabından. 1932. 2. Tarihsellik anlayışına uygun olarak, Ermeniler`in Büyük Ermenistan sayılan gerçek vatanı Rusya dışında, daha doğrusu, Küçük Asya'da bulunmaktadır. Dağlık Karabağ'da yaşayan Ermeniler`e gelince, onların bir bölümü eski yöre halklarından olup, Hıristiyan dinini koruyan eski Alban soyundandır. Bir bölümüyse takip ve saldırılardan kurtulmak için Azerbaycan topraklarında sığınan İran ve Türkiye mültecileridir. B.İşhanyan. "Kafkasya halkları" Petroqrad. 1916 yıl, səh.18
3. 1828 yılında ünlü "Türkmençay" anlaşması, Griboyedov ve Abovyan ve Rus askerleri olmamış olsaydı, bugün çağdaş köy ve şehirlere dönüşen yüzlerce yeni oluşturulan Ermeni ocakları olmayacaktı... Sadece, son on yılda (60-70 yıllarında) Vatana iki yüzbinden fazla Ermeni göçetmiştir. Zori Balayan. "Ocak", s. 120, 192, 273.
4. Ara azacık sakinleşince Şuşa`yı tekrar gördüm. Şehrin Türk mahallesi adeta taş yığınına dönüşmüştü. Tüm evler yakılmış, onların sahipleriyse öldürülmüştü. Aynı durum Hankendi'ndeki Türk mahallesi için de geçerliydi... Bakü'de Ermeniler İngilizlerin yardımıyle bu büyük petrol şehrini işgal ettiler ve şehrin Türk nüfusundan 25.000 kişiyi katlettiler"
Ohanes Apresyan`ın anılarından. Leonard Ramsden Hartvill "İnsanlar böyledir. 1918-1922 yılları Azerbaycan olayları bir Ermeni'nin hatıratında". ABD, Indianapolis, "Bobbs Meril Company" Yayınevi, 1928. 5. "Ermeni hükümetinin Taşnak ajanları Karabağ'ı Ermenistan'a birleştirmeye çalışıyorlar. Bu, Karabağ nüfusunun Bakü'deki hayat kaynağından mahrum olmak, hiçbir zaman hiçbir şeyle ilgisi bulunmayan Erivanla birleşmek anlamına gelmektedir. Ermeni köylüleri beşinci kurultayda Azerbaycan'ı tanımak ve ona birleşmek kararını vermişlerdir".
Anastas Mikoyan. 22.05.1919-Lenin'e yazdığı mektuptan.
6. “Türklerle Ermeniler arasındaki sürtüşmelerin varoluşunun temel nedenlerinden biri de Türk ve Azerbaycan halklarının hoşgörülüğüne, diğergâmlığına, vatanseverliğine karşı Ermeni milliyetçilerinin sürekli gaddarlık sergilemeleridir”.
Amerikalı Ermeni yazar L.Z. Sürmeliyan. "Bayanlar,baylar, size sesleniyorum" kitabından.
Baxış sayı: 3 217