Türkiye’nin İslamabad Büyükelçisi İhsan Mustafa Yurdakul, 13 Ocak’ta yapılması planlanan Türkiye-Azerbaycan-Pakistan Dışişleri Bakanları Toplantısı’nda ele alınacak konulara, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Pakistan’daki temaslarına ve iki ülke arasındaki ilişkilere dair AA muhabirine açıklamalarda bulundu.
Türkiye’nin çeşitli ülkelerle üçlü ve dörtlü mekanizmaları çok sık biçimde kullandığını belirten Yurdakul, “Sayın Bakanımızın Pakistan’ı ziyaretinin iki boyutu olacak. Birincisi, ikili ziyaretler diğeri de Azerbaycan-Pakistan-Türkiye Üçlü Dışişleri Bakanları Toplantısı. Türkiye Maarif Vakfının (TMV) buradaki statüsünü daha somut temellere kavuşturan bir anlaşmanın da artık hazırlıklarının son aşamasına gelindi, ziyarette onu da imzalamış olacağız.” diye konuştu.
Yurdakul, buradaki amacın Pakistan ve Azerbaycan ile bölgesel gelişmelerin değerlendirmesinin yapılması olduğuna dikkati çekerek, şöyle devam etti:
“Üç ülkenin kendi arasındaki ilişkileri nasıl geliştireceğine, birbirlerinin karşı karşıya olduğu dış politika konularında karşılıklı ve üçlü olarak sağladıkları desteğin ne şekilde devam edeceğine dair görüş alışverişinde bulunmak. Pakistan geçe sene yaşanan Yukarı Karabağ bağlamındaki gelişmeler çerçevesinde siyaseten Azerbaycan’ın çok güçlü şekilde yanında durmuş ve işgal altındaki toprakların kurtarılması sürecinde Azerbaycan’a önemli destek sağlamıştı. Ülkem adına da Pakistan’a bu duruşu için teşekkür etmek istiyorum.”
İlk toplantının 2017’de Bakü’de gerçekleştirildiği ve ikinci toplantının geç yapılmasının özel bir sebebi olup olmadığına ilişkin ise Yurdakul, “Toplantının gecikmesinin özel bir sebebi yok. Üç ülkenin dışişleri bakanlarının da gündemleri son derece yoğun. Azerbaycan, kendi topraklarının işgalden kurtarılması için önemli bir diplomatik ve askeri çaba içerisine girmişti. Bu tür pratik gerekçelerden kaynaklanan bir boşluk oldu ancak buna başka bir anlam yüklenmesi doğru olmayacaktır.” diye konuştu.
“Türkiye’nin Keşmir meselesindeki tutumu belli”
Yurdakul, toplantının Keşmir meselesinin ele alınması için önemli bir fırsat sunduğuna işaret ederek, “Keşmir konusu, uluslararası toplumun da çok uzun süredir gündeminde. Özellikle (Cammu Keşmir’in özel statüsünün kaldırıldığı 5 Ağustos) 2019’dan sonraki gelişmeler bağlamında da çok daha yoğun biçimde ilgili ülkelerin ve uluslararası kuruluşların gündemlerinde yer alıyor.” değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye’nin Keşmir konusundaki tutumunun belli olduğunu dile getiren Yurdakul, “Bu konuda orada ciddi bir sorun olduğunu her fırsatta gündeme getiriyoruz. Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi kararları çerçevesinde, iki ülke arasında tesis edilebilecek bir diyalog sonucunda ve tabii orada yaşayanların da görüş ve beklentileri dikkate alınmak üzere barışçıl yollardan bir çözümü destekliyoruz. (Türkiye’nin) Uzun yıllardır ve güçlü biçimde seslendirdiği görüş budur. Bu toplantı, gerek Azerbaycan’ın gerek Türkiye’nin bu konudaki yaklaşımlarını bir kez daha dile getirmek için önemli bir fırsat teşkil edecektir.” dedi.
Yurdakul, “Bizim çağrımız; iki ülke arasında barışçıl yollarla ve diyalog çerçevesinde aralarındaki Keşmir dahil bütün sorunların masaya yatırılması ve bu surette çözümüne gayret sarf edilmesi. Bu doğrultuda Türkiye’ye yönelik bir ilave gayret, ara buluculuk veya iyi niyet görevi düşünüldüğü takdirde ben makamlarımızın bunu olumlu şekilde değerlendireceklerini düşünüyorum.” diye konuştu.
Diyalog çağrılarına her iki ülkeyle de olan iyi düzeydeki ilişkileri çerçevesinde devam ettiklerinin altını çizen Yurdakul, “Çünkü biz, Keşmir’deki konunun bütün Güney Asya’nın barış ve istikrarının önünde ciddi bir engel teşkil ettiğini düşünüyoruz. Bu engelin ortadan kaldırılmasıyla Güney Asya’da çok daha sağlam temellere dayalı iş birlikleri ilerletilebilir. Biz bu kanaatteyiz.” ifadelerini kullandı.
“Pakistan ile ilişkilerimizde ticari boyut geride kaldı”
Yurdakul, Pakistan ile Türkiye’nin ortak nükleer silah geliştireceğine dair uluslararası basında çıkan iddialarla ilgili şunları söyledi:
“Türkiye’nin uluslararası silahsızlanma, silahların yayılmasının önlenmesi çerçevesindeki görev ve yükümlülükleri herkesin malumudur. Üye olduğumuz uluslararası kuruluşlar, uluslararası politikalarımız bellidir, Pakistan’ın da bu çerçevedeki tutumu ve yaklaşımı bellidir. Biz, uluslararası yükümlülüklerimiz çerçevesinde dünyanın daha barışçıl, nükleer silahların yayılmasının önlendiği bir dünyaya kavuşulmasını umut ve temenni ediyoruz.”
İki ülke arasındaki ilişkilerin sıradan bir ilişki olmadığının altını çizen Yurdakul, “Bizim Pakistan’la ilişkilerimiz bir ilişkiden çok daha ötesi. Aramızda yüzyıllara ve sosyal temellere dayanan güçlü bağlar var. Gayretimiz, bu bağların geliştirilmesi yönünde. Siyasi ilişkilerimiz mükemmel seyrediyor. Son yıllarda bu siyasi ilişkilerin de önemli bir getirisi olarak savunma sanayi alanında çok önemli iş birliklerini başlatmış bulunuyoruz ve devam ettiriyoruz.” diye konuştu.
Yurdakul, ilişkilerde ekonomide katedilmesi gereken mesafeler bulunduğuna dikkat çekerek, şunları kaydetti:
“Bu ilişkilerin biraz görece geride kalan ayağı ticari boyut. Bu çerçevede ticaretin artırılması, yatırım ilişkilerinin geliştirilmesi konularında başka hangi adımlar atılabilir? Hükümetlere düşen nedir? İki taraf da bunun bilincinde ve girişimcilerimiz, ticaret insanlarımızın önünü açmak için çabalar sarf etmeye kararlı.”
İki ülke arasında ticaret anlaşması yapılmasının ekonomik ilişkileri geliştireceğini yineleyen Yurdakul, “Türkiye ile Pakistan arasında henüz bir ticaret anlaşması yok. Bu anlaşmanın tamamlanması için iki taraf da gayretlerini sürdürüyor. Bu ziyarette buna yeni bir ivme sağlanması için inşallah önemli bir teşvik unsuru olacaktır.” dedi.
Yurdakul, Karaçi’de yeni başkonsolosluk binasının tamamlandığını hatırlatarak, “Resmi açılışını Sayın Bakanımızın katılımlarıyla yapmayı öngörüyoruz. Bunun simgesel önemi de çok büyük. Türkiye’nin en büyük konsolosluk binalarından bir tanesini Karaçi’de açmış olacağız. Bu da Pakistan’a verdiğimiz değerin önemli bir göstergesi olacak.” diye konuştu.
“Pakistan tarafının kazanım olduğunun farkına varması lazım”
Yurdakul, Lahor’da Türk şirketleri ile Lahor Atık Yönetimi Şirketi (LWMC) arasında yaşanan anlaşmazlığa da değinerek, “Bu meseleyi biz de başından beri gerek Pakistan makamlarıyla gerek şirket temsilcileriyle çok yakın şekilde ele alıyoruz. Hukuki bir sürece taşındığı için mesele, belki çok fazla yorum yapma imkanı olmayacaktır ama şu kadarını söylemek bence hakkaniyet icabı, Türk şirketlerinin Pakistan’da bulunmaları, Pakistan devleti ve halkı bakımından çok önemli bir kazanımdır.” dedi.
Pakistan’da çok önemli Türk şirketlerinin yatırımları, işleri ve temsilciliklerinin bulunduğunu anımsatan Yurdakul, “Bu, Türkiye’nin iş insanlarının da Pakistan’a verdiği değerin, kıymetin ve tabii ki buradaki olanakların değerlendirilmesi anlamındaki girişimlerinin somut bir ispatıdır. Ancak tabiatıyla bu tek taraflı bir süreç değil. Pakistan tarafının da Türk iş insanlarının burada bulunmasını, bu ülke için çok önemli bir kazanım olduğunun farkına varması lazım.” ifadelerini kullandı.
Yurdakul, Pakistan’ın Türk şirketlerinin buradaki varlıkları için yerleşik kurallar ve mevzuat çerçevesinde yapabildiklerinden daha fazlasını yapması gerektiğine işaret ederek, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Böyle bir ortam olursa bundan hem Türk şirketleri hem de Pakistan tarafı ve Pakistan halkı kazanç sağlayacaktır. Biz başından beri bu işlerin karşılıklı müzakereler yoluyla suhuletle çözülmesi yönünde bir duruş sergiledik. Hala bu duruşumuzu koruyoruz. Umarım ki sorun daha fazla büyümeden karşılıklı anlayış ve müzakereler yoluyla iki taraf belli bir noktaya gelir. Çünkü ilişkilerimizin doğasına ve dokusuna çok yakışmayan bir gelişmeler silsilesi oluyor bu.”
Baxış sayı: 416